Allahu Teala’yi seven kimse, elbette O’nun sevdiklerini de sever. Önce Allah’in Habibi Hz. Rasülullah’i (s.a.v) sever. Sonra ona ait olan, ondan sayilan, onunla anilan her seyi sever. Sevmesi de gerekir. Bunlarin basinda Ehl-i Beyt gelir.
EHL-I BEYT KIMDIR?
Ehl-i Beyt, Hz. Rasülullah (s.a.v) Efendimizin ailesi ve evlatlaridir. Mü’minlerin anneleri, Hz. Fatima, Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin (r.anhüm), Ehl-i Beytin serefli ferdleridir.( Razi, Tefsir-i Kebir, XXV, 181)
Rasülullah (s.a.v) Efendimizin serefli nesebi Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin vasitasiyla devam ettigi için, onlarin kiyamete kadar gelecek olan evlatlari da Ehl-i Beyt’in birer parçasidir Onlari sevmek her mü’minin vazifesidir. Bu sevgi çok serefli ve gereklidir. Kalbinde azicik Ehl-i Beyt sevgisi bulunmayan kimse, Hz. Rasülullah’in sevgisinde yalancidir.
Asagida verecegimiz ayet ve hadislerde görülecegi üzere, Hz. Rasülullah’in kendisine tabi olan amcalari ve onlarin çocuklari da Ehl-i Beyt’ten sayilmistir.( Bkz:Ibn Atiyye, el-Muharraru’l-Veciz, IV, 384. (Beyrut, 1993))
Allah Teala, Hz. Rasülullah (s.a.v) Efendimiz’in ehl-i beytini bizzat Kur’an’da zikretmis ve onlara su sekilde iltifatta bulunmustur:
“Ey Peygamber hanimlari! Namazi kilin, zekati verin; Allah’a ve Rasülü’ne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden sadece günahi gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.” (Ahzab/33)
Ümmü Seleme validemiz (r. anha) demistir ki: “Bu ayet-i kerime benim evimde indi. Hz Rasülullah (s.a.v) Ali, Fatima, Hasan ve Hüseyin’i çagirdi. Onlari Hayber yapimi genis bir elbisenin altina topladi, kendisi de içine girdi ve:
“Iste bunlar benim ehl-i beytimdir” buyurdu. Sonra inen ayet-i kerimeyi okudu ve:
“Allahim! Onlardan kötülükleri gider. Onlari tertemiz et!” diye dua etti. Ben: “Ya Rasülellah, ben Ehl-i Beytten degil miyim? dedim.” Hz. Rasülullah (s.a.v),
“Sen benim ehlimsin. Sen zaten hayir içindesin” buyurdu.( Taberi, Camiü’l-Beyan, Cüz:XXII, Shf:7; Ibnu Kesir, Tefsir, VI, 412-413.)
Rasülullah (s.a.v) Efendimiz, Ashab-i kirami ve ümmetim Ehl-i Beyt’in hukunu iyi koruma konusunda siddetle uyarmistir:
Zeyd b. Erkam (r.a) anlatiyor: Allah Rasülü (s.a.v), Mekke ile Medine arasinda Hummen denilen suyun basinda bir hutbe verdi. Allah’a hamd, sena ve zikirden sonra söyle buyurdu:
“Ey insanlar! Dikkat ediniz; ben bir beserim. Rabbimin ölüm elçisinin gelmesi ve benim ona icabet edip aranizdan gitmem yakindir. Sizlere hukuku agir iki kiymetli emanet birakiyorum. Birincisi Allah’in Kitabi’dir. Onda nur ve hidayet vardir. Allah’in Kitabina simsiki sarilin. Onunla mesgul olun, onu ögrenin, ögretin; hükümlerini anlayin. Ikinci emanet Ehl-i beytimdir. Ehl-i Beytim hakkinda Allah’tan korkmanizi hatirlatirim. Ehl-i Beytim hakkinda Allah’tan korkmanizi hatirlatirim. Ehl-i Beytim hakkinda Allah’tan korkmanizi hatirlatirim. ” Zeyd b. Erkam’i dinleyenler arasinda bulunan Husayn b. Sebre,
“Ey Zeyd, Rasülullah’in (s.a.v) zevceleri de Ehl-i Beytten midir?” diye sordu, Zeyd (r.a),
“Tabi ki Efendimizin hanimlari da Ehl-i Beyttendir. Fakat Rasülullah’in (s.a.v) haklarinin korunmasini istedigi Ehl-i Beyt, kendilerine sadakanin haram oldugu kimselerdir” dedi. Husayn,
“Onlar kimdir?” diye sorunca Zeyd b. Erkam (r.a),
“Ali’nin ailesi, Akil’in ailesi, Cafer ve Abbas’in ailesidir” dedi. Husayn,
“Bunlara sadaka haram midir?” diye sorunca, Zeyd (r.a),
“Evet” dedi. (Müslim, Fedailü’s-Sahabe, 36; Nesai, Sünen-i Kübra, Menakib, 9.)
Alimlerin ekseriyetine göre Ehl-i Beyt, Rasülullah (s.a.v) Efendimizin serefli aileleri, kizi Hz. Fatima, damadi Hz. Ali, torunlari Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin (r.anhüm) ve kiyamete kadar olarin sulbünden gelen zürriyetleridir. Yani Hz. Hüseyin’in torunlari olan seyitler ve Hz. Hasan’in torunlari olan serifler Ehl-i Beyt’in günümüzdeki serefli mensuplaridir. Rasülullah (s.a.v) Efendimiz’in serefli nesli, kiyamete kadar hiç kesilmeyecektir.
Hz. Hüseyin’in (r.a) oglu Ali Zeynelabidin (rah), babasi Hz. Hüseyin’in sehid edilmesinden sonra, Samlilar tarafindan esir edilerek Dimesk’a getirildi. Onu böyle gören zalim bir Samli: “Sizin kökünüzü kaziyan ve fitnenin basini kesen Allah’a hamdolsun!” diye, güya onlarin fitne basi oldugunu ima etmeye çalisti. Zeynelabidin (rah), adama,
“Sen Kur’an’i okudun mu?” diye sordu, adam,
“Evet, okudum” dedi. Zeynelabidin (rah),
“Sen, Allah Teala’nin, “Resülüm, onlara de ki: ‘Ben bu davetime karsilik olarak sizden bir karsilik ve ücret beklemiyorum; sadece yakinlarima sevgi göstermenizi istiyorum’ (Süra/23)
ayetini okumadin mi?” diye sordu. Adam,
“Bu ayette sevilmesi emredilen yakinlar siz misiniz?” diye sorunca, Imam, “Evet, onlar biziz” dedi.( Taberi, Cüz:XXV, Shf:33 (Beyrut, 1995); Suyüti, ed-Dürrü’1-Monsür, VII, 348)
Bir gün Imam Azam (rah) hocasi Imam Cafer es-Sadik hazretlerinden ilim ve hadis dinlemeye gelmisti. Hocasi elinde bir asa ile çikageldi. Imam Azam (rah), “Ey Rasülullah’in evladi, siz henüz asaya ihtiyaç duyacak bir yasta degilsiniz” dedi. Cafer es-Sadik (rah),
“Evet dedigin gibidir, fakat bu elimdeki asa Hz. Rasülullah’in asasidir; onu bereket için yanimda tasiyorum” dedi. Imam Azam (rah), hemen ileri atilip bastona sarildi ve, “Ey Rasülullah’in evladi, müsaade buyurun, onu öpeyim” dedi. Cafer es-Sadik (rah) hemen kolunu açti ve Imam Azam’a göstererek:
“Vallahi sen bilirsin ki bu ten Hz. Peygamber’in hücrelerini tasiyan bir tendir ve su gördügün killar da onun kilindandir. Onu öpmüyorsun da asayi öpmek istiyorsun!” dedi. Bununla, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in zürriyetinin Hz. Peygamber’in (s.a.v) bir parçasi olduklarini hatirlatti (Bkz: Muhammed Besyüni, es-Seyyidc Fatimatu’z-Zehra, 37. (Beyrut, 1990))
Paylaş