<< GAVSU-UL AZAM SEYYİD ABDULKADİR KADİRİ GEYLANİ H.Z>>
HIZIRLA KARŞILAŞMA :
Abdulkadir Geylani anlatıyor:
“Ara sıra gâipten yanıma bazı kimseler ve ciniler gelir, gerçek yolu sorarlardı.Ben de onlara Hakk’a giden yolu tarif ederdim.Irak’a ilk girdiğimde Hazret-i Hızır (A.S) ile karşılaştım.”
CİNLERİN İTAATİ :
Cinnilerin Meliki:
-Evet, dedi.Sultan Şeyh Abdulkadir evinin penceresinde oturur, yeryüzündeki kovulmuş cinlere bakar.Onlar onun bakışının heybetinden kaçacak delik ararlar.Hem Cenab-ı Hak bir kulunu KUTUB etti mi insan ve cinler hakkında ona bir çok imkanlar verir”
(Ariflerin Menkıbeleri, sh:27)
RÜZGÂRA SÖZ GEÇİRME :
“Abdulkadir Geylani yüzünü göğe doğru kaldırdı.
-Ey rüzgâr, dedi. Kırlangıç kuşlarının başlarını bedenlerinden ayır.
Bu emir üzerine hemen kuşların kafaları bedenlerinden ayrıldı.Her birisi bir tarafa düştü. Abdulkadir Geylani Hazretleri sessiz ve sakince vaaz kürsüsünden indi.Kuşların bedenleriyle başlarını toplayıp bir araya getirdi.Sonra elini üzerlerine koyarak:
-Bismillahirrahmanirrahim, dedi.
Kuşlar Allah’ın izniyle dirilip kalktılar ve havada bir müddet uçtuktan sonra kaybolup gittiler.” (a.e sh:28)
Görüldüğü gibi bu örnekte “ölümden dirilme” motifi de bulunmaktadır.
ÖLEN BİR HAYVANIN DİRİLMESİ:
"Abdulkadir Geylani kadına bir cevap vermeyip tavuğun kemiklerini bir yere topladı ve:
-Kum bi iznillahil ızami vehiye ramin
Diye ferman buyurmasını müteakip Cenab-ı Hakkın izni keremiyle bol tüylü bir tavuk olarak kemikler dirilip kalktı.
(a.e, sh:30)
AYNI ANDA FARKLI MEKANLARDA BULUNMA (TAYY-İ MEKAN)
“Sultan Şeyh Abdulkadir şu anda “Benim şu ayağım bütün velilerin boynu üzerindedir” dedi.Ben de boynumu uzattım.
……………………………………..
Diğer şehirlerde bulunan bütün velilerde bu sesi duydular ve boyunlarını uzattılar.”
(Ariflerin Menkıbeleri, sh: 31)
HAYVANLARLA KONUŞMA :
“Yılan Abdulkadir Geylani’nin eteğinden girdi, yakasından çıktı ve boynuna sarıldı.Bu esnada Gavs-ul Azam hazretleri hiç istifini bozmadan ve konuşmasını kesmeden vaazına devam etti.
Sonunda yılan çekilip Seyyid Abdulkadir Hazretlerinin huzurunda durdu.Ve Gavs-ul Azam’dan başka kimsenin anlamayacağı bir lisanla O’na hitap eder gibi bir şeyler konuştu.Ve ayrılıp gitti.
Yılanın neler konuştuğunu merak edenler Abdulkadir Geylani’den sual ettiler.O da şöyle cevap verdi:
-Yılan bana bir çok velileri denediğini, fakat benim gibi cesur ve sebatlı birini görmediğini söyledi.
Ben de ona:
-Sen ancak bir hayvansın.Seni harekete geçiren ancak kaza ve kaderdir, dedim.Dedi
(Yüce Veliler Anadolu Evliyaları sh:122)
ŞEKİL DEĞİŞTİRME VE UÇABİLME:
Abdulkadir Geylâni’nin annesi anlatıyor:
“ Karşıma siyah bir bedevi çıktı, üzerime saldırdı.O zaman ben feryad-u figan etmeye başladım.Birdenbire gökyüzünde beyaz bir doğan peyda oldu ve bedevinin tepesine çullandı, başına vurmaya başladı.Nihayet bedevi çaresiz kalıp kaçtı.Doğan da benim başımdaki örtüyü alıp semaya gitti.O kuşa şimdi dahi hala hayret ediyorum.
Bunun üzerine Abdulkadir tebessüm edip annesinin yanından ayrılmış, bir müddet sonra da elinde bir başörtüsü ile gelerek şöyle demişti:
-Anneciğim!İşte bu senin başörtün, o gördüğün kuş da (Doğan da) bendim.”
(Ariflerin Menkıbeleri sh: 8, 9)
Bu olaydan sonra Abdulkadir Geylani “Baz’ul Eşheb” yani “Beyaz Doğan” olarak da anılmıştır.Görüldüğü gibi batının Süpermenlerinden binlerce yıl önce doğunun gerçekten de uçabilen, şekil değiştiren ve insanlara yardım eden gerçek kahramanları vardı.
ÖLÜ İNSANLARI DİRİLTME
“Hıristiyan:
-Peygamberimiz İsa (A.S) ölüleri diriltirdi, dedi.
Bunun üzerine Gavs-ul Azam şöyle buyurdu:
-Nasrani!ben nebi ve peygamber değilim.Sadece ümmet-i Muhammed’den bir ferdim.Ancak tamamen mahvolmuş bir ölüye “KUM” (Kalk) desem o anda dirilerek mezarı başından çıkar.
Daha sonra bir mezarın başına giderler Hıristiyanla birlikte.Abdulkadir Geylani:
-Kum bi iznillah (Allah’ın izniyle kalk) der.
Tamamen çürümüş olan ölü mutluluk içersinde mezarından dışarı çıkıp Abdulkadir Geylani’nin karşısında dikilir.”
(Ariflerin Menkıbeler, sh: 42, 43)
Görüldüğü gibi Yüzüklerin Efendisindeki ve diğer bazı fantastik eserlerdeki yaratık ya da insan diriltme sahnelerinin asılları, binlerce yıl önce Evliya Menkıbelerinde gerçekten yaşanmış öyküler olarak nakledilmiş..
GÖZDEN KAYBOLMA, GÖRÜNMEZLİK :
“Bir kimse Abdulkadir Geylani’ye sordu:
-Aşk nedir?
O da bu zatı Basra’daki Ahmed Rufai’ye yolladı.Adam aynı soruyu Ahmed Rufai’ye de sordu.
Bu soru üzerine Ahmed Rufai yerinden kalkarak:
-Ennâru Aşkun, Ennaru Aşkun (Aşk Ateştir) diye diye dönmeye başladı ve döne döne gözden kayboldu.
Adam hayret ve şaşkınlık içinde iken o sırada Gavs-ul Azam Abdulkadir’in ruhaniyeti tecelli edip:
-Ya falan oğlu falan, kardeşim Ahmed Rufainin etrafını çiz ve oraya misk-u anber dök.
Diye ferman buyurdu.Gavs-ul Azam’ın dedikleri yapıldı.Biraz sonra Seyyid Ahmed Rufai yine döne döne göründü ve soruyu soran zata:
-Gördüklerini Gavs-ul Azama bildirirsin, dedi. O zat Bağdat’a döndü ve başından geçenleri Gavs-ı Azamâ anlattı.Gavsul Azam:
-Gördün mü aşk neymiş? Dedi..”
(Ariflerin Menkıbeleri, sh:61)
Paylaş