Zekat toplumu, huzur toplumudur 3
Mal, canın yongası olduğundan namazla canını temizlemeyen, zekâtla malını arındırmayan ruhunu temizlemiş olamaz. Amr b. Avf el-Ensari (R.A.)'den Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz: "ALLAH Teâlâ'ya yemin ederim ki bundan sonra size fakirlik ve ihtiyaç geleceğinden korkmam. Fakat sizin üzerinize korkmakta olduğum şey, sizden önce gelip geçen ümmetlerin önüne dünya nimetlerinin yayıldığı gibi sizin önünüze de yayılması, onların birbirlerine bu nimetlerde hased ettikleri ve en nefis olanını elde etme yarışına giriştikleri gibi sizin de birbirinizle nefsaniyet yarışına girişmeniz ve bu yarışmanın onları helak ettiği gibi sizleri de helak etmesidir." (Buhari, Cizye:1, No:2988; Müslim, Zühd:6) buyurdu.
Ebu Seid el-Hudri (R.A.)'den rivayete göre Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz:
"Şüphesiz dünya tatlıdır, caziptir. Ve şüphesiz ALLAH sizi dünyaya halife kılmıştır. Ama ne yapacaksınız diye bakar. İmdi dünyadan korunun, kadınlardan da korunun! Çünkü Beni İsrail'in ilk fitnesi kadınlarda idi." (Müslim, Zikr:99) buyurmuşlardır. Şüphe yok ki mal, madde, menfaat ve servet, yani dünyalık şeyler gayet acib ve çok tatlıdır. Bir mıknatıs gibi insanı kendine çekip yapıştırır. Yani insan paraya tutkun ve düşkündür, onun için de ekseriya ALLAH Teâlâ'ya değil paraya kul olur. Maddenin aşağıya çekip kendine yapıştırdığı bir insan yukarıya çıkamaz melekût alemine yükselemez. Malın kirlettiği ruh kararttığı kalb ve körelttiği zihin manevi ve ahlaki gerçekleri göremez; insanî hasletleri idrak edemez. İlahi sırlar ve hikmetleri kavrayamaz. Maddeleşmiş olduğundan maddi olandan başkasına akıl erdiremez. Bunun için bir zihin temizliği, ruh arındırması ve kalb tasfiyesi muamelesine tabi tutulması lazım gelmektedir. Her hastalık kendi cinsinden bir şeyle tedavi edilir. Maddeden ve maldan gelen hastalık yine madde ve malla tedavi edilir. Bu sebeple elde bulunan malın belli bir kısmının yoksullara verilmesi ve amme hizmetlerinde harcanması emredilmiştir. Nisab miktarı serveti bulunanlar, mallarının:
a- Bir kısmını mecburi ve farz olarak,
b- Bir kısmını vacip olarak,
c- Bir kısmını da ihtiyari olarak karşılığını sadece ALLAH Teâlâ'dan bekleyerek elden çıkarırlar. Birincisi zekât, ikincisi fıtra, üçüncüsü teberru ve sadakadır.
Sadakadan maksat dilencilere yapılan tasadduk değildir. Zekât ve fitreden hariç olmak üzere eli geniş, durumu müsait olanların ihtiyaç sahiplerine, sıkışık durumda bulunanlara yaptıkları ayni ve nakdi yardım ve teberrudur. Adiy b. Hatim (R.A.)'den rivayete göre Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz:
"Yarım hurma vermek suretiyle de olsa, cehennem ateşinden, kendinizi koruyun, bunu da bulamayan tatlı sözle kendini ateşten korusun" (Buhari, Rikak:49; Müslim; Zekat:20) buyurmuşlardır. Bu gibi hadislerde, sadece zenginler değil, gücü yeten herkes imkan ve ihtiyaç nisbetinde mali yardıma davet edilmiştir.
Paylaş